Kerim Kur'an'ın Türkçe Meali; Erhan Aktaş

(A'râf) 7:172.

7:172. Kıyamet günü, “Biz bundan habersizdik.” demeyesiniz diye. Rabb’in, âdemoğullarının sırtlarından soylarını çıkardı. Ve onları kendilerine tanık yaptı. “Ben sizin Rabb’iniz değil miyim?” dedi. “Evet, Rabb’imizsin, Tanıklık ediyoruz.1” dediler.

1- Bu tanıklık ve ahitleşme, ruhlar âleminde değil, insanlık tarihinin çeşitli evrelerinde resuller aracılığı ile gönderilen kitaplar üzerinden yapılan tanıklıktır. Vahiy ile insanoğlu yaratıcısının varlığından ve O’nun gösterdiği yoldan haberdar edilmiştir. Ayet, insanlığın yaratılış anından günümüze değin âdemoğullarının ve onların soylarının vahiy ile uyarıldığından, haberdar edildiğinden söz etmektedir. Bu ayet, bir sonraki ayet ile birlikte değerlendirildiğinde bu sözleşmenin gönderilen her resulle birlikte tekrarlandığı açıkça anlaşılmaktadır. Sırtlarından soylarının çıkarılması çok basit bir ifade ile insanın “üreme aracılığı ile” çoğalmasını ifade etmektedir.

İnsanoğlunun zürriyetlerini/nesillerini oluşturacak olan erkek er bezlerinin (testislerin) ve kadın yumurtalıklarının insanın anne karnındaki yaratılış evresi olan ceninin sırt bölgesinde konumlandığını embriyoloji bilimi bize göstermiştir. Bu bölge omurga kemiğinin sırt kısmının hemen önündedir. İnsanın cenin halindeki yaratılması evresinde Yüce Allah bu organları buradan alır (8-15 haftalıkken), aşağıya ve öne doğru kasıklara doğru indirir. Kadınlarda indirme işlemi kasıklarda son bulur. Erkeklerde ise er bezleri er bezleri torbalarına ininceye kadar devam eder (25-35 haftalıkken). Bu ayet 86:7 ayeti ile birlikte okunmalıdır.


Arapça
7|172|وَإِذْ أَخَذَ رَبُّكَ مِنۢ بَنِىٓ ءَادَمَ مِن ظُهُورِهِمْ ذُرِّيَّتَهُمْ وَأَشْهَدَهُمْ عَلَىٰٓ أَنفُسِهِمْ أَلَسْتُ بِرَبِّكُمْ قَالُوا۟ بَلَىٰ شَهِدْنَآ أَن تَقُولُوا۟ يَوْمَ ٱلْقِيَـٰمَةِ إِنَّا كُنَّا عَنْ هَـٰذَا غَـٰفِلِينَ+
Latin
172. Ve iz ehaze rabbuke min benî âdeme min zuhûrihim zurriyyetehum ve eşhedehum alâ enfusihim, e lestu birabbikum, kâlû belâ, şehidnâ, en tekûlû yevmel kıyâmeti innâ kunnâ an hâzâ gâfilîn(gâfilîne).