Kerim Kur'an'ın Türkçe Meali; Erhan Aktaş

(Nisâ) 4:24.

4:24. Antlaşma ile sahip olduğunuz kimseler1 hariç Muhsenat2 kadınlar Allah’ın üzerinize yasasıdır. Bunların dışında kalanlar ise; muhsin olanlar3, musafihin4 olmayanları, mallarınızla almanız size helal kılındı. O halde, onlardan hangisiyle yararlandıysanız5, ücretlerini farz6 kıldığınız şekilde verin. Anlaşma yaptığınız miktar üzerinde, karşılıklı olarak değişiklik yapmanızda bir sakınca yoktur. Allah, Her Şeyi Bilen’dir ve En İyi Hüküm Veren’dir.

1- Yeminle hak sahibi olduğunuz. Sağ elinizin sahip olduğu. Eymân sağ el ve yeminler(sözleşmeler) anlamına gelen bir sözcüktür. Bu deyim, “antlaşma yoluyla sahip olunan” demektir. El, aynı zamanda deyim olarak “güç” demektir; güç yolu ile “üzerinde yetkili olma hakkına” sahip olduğunuz, antlaşma yoluyla sahip olunanlar, sorumluluğu üstlenilenler, bakmakla yükümlü olunanlar, meşru şekilde sahip olunanlar, himayeniz altında olan, sorumluluğunu üstlendiğiniz gibi anlamlara gelmektedir. Kur’an; kiminle olursa olsun, nikâh yapmaksızın ilişkiye girmeyi zina olarak tanımlamaktadır. Diğer bir deyimle “nikâhsız her birliktelik” zinadır. Toplumsal gerçekliğin verili kalıntısı olan kölelik ve cariyelik olgusu, İslam’ın kabul ettiği veya ön gördüğü bir olgu değildir. İslam, kölelik ve cariyeliği; cariye ve köle edinme yollarını ortadan kaldırarak kesinlikle yasaklamıştır. Verili durumun tasfiye edilmesi süreci olan uygulamaları ileri sürerek, İslam’da cariyeliğin ve köleliğin olduğunu söylemek, İslam’a iftira atmaktır. 2- Hür kadınlar. Muhsenât sözcüğü, kök anlamı itibariyle saklamak, korumak, engel olmak demektir. Bu sözcük, Arapça’da hür kadın, namuslu/iffetli kadın anlamlarına gelmektedir. Evlilikle, hürriyetle ve iffetle bir kimse; korunmayı, saklanılmayı ve engel olunmayı sağlamaktadır. Muhsenât, Hür kadın anlamında (4:4; 4:25); İffet ve Namus sahibi anlamında (21:91;66:12;) ayetlerinde geçmektedir. 3- İffet ve namusunu koruyanlar. 4- Evlilik dışı ilişkide bulunan, metres hayatı yaşayanlar. 5- Mut’a yaptıysanız: ayette geçen “istemta’tum” sözcüğü, yararlanma anlamına gelmekte olup, “mut’a” sözcüğünün mastarıdır. Mut’a, “mta” kökünden gelmekte olup, mastar olarak yararlanma, zevk alma anlamına gelmektedir. “Meta”; sözcük olarak mal, eşya, zevk demektir. Terim olarak, bir erkeğin bir kadınla “belli bir karşılık” ve “belli bir süreyle” anlaşarak, nikâhlı bir evlilik yapması demektir. Bu ayette yer alan “muhsin olanlar, musafihin olmayanlar” tanımlaması sadece özel koşullara bağlı ve sahip olan evliliklerle ilgili ayetlerde yer almaktadır. Süre koşulu aranmaksızın hür olma statüsüne sahip olanların evliliklerinden söz eden hiçbir ayette “muhsin olan, musafihin olmayan” ibareleri yer almamaktadır. Bu da koşullu ve özel bir evlilik çeşidi olan Mut’a evliliğinden söz edildiğini göstermektedir. Bu evlilik türünde yaşanan sapkınlıklar, bu evliliğin amacının ve kapsamının dışına çıkmalar, yani uygulamada yaşanan yanlışlıklara bakarak, mut’a evliliğinin meşruiyetini geçersiz saymak doğru değildir. İnsanlar, meşru olan bir şeyi istismar ediyorlar diye, o şey meşruiyetini yitirmez. Mut’a evliliğinde yaşanan sapıklıklara, ahlaksızlıklara ve gayri meşru uygulamalara bakarak bu evliliği sorgulamak ve sapkınlık olarak görmekle; ahlaksız ve sapık kimselerin, ahlaksızlıklarının ve sapıklıklarının önüne geçilebileceği sanılıyorsa, bu yanılmaktan, gerçeği görmezden gelmekten başka bir şey olmaz.


Arapça
4|24|وَٱلْمُحْصَنَـٰتُ مِنَ ٱلنِّسَآءِ إِلَّا مَا مَلَكَتْ أَيْمَـٰنُكُمْ كِتَـٰبَ ٱللَّهِ عَلَيْكُمْ وَأُحِلَّ لَكُم مَّا وَرَآءَ ذَٰلِكُمْ أَن تَبْتَغُوا۟ بِأَمْوَٰلِكُم مُّحْصِنِينَ غَيْرَ مُسَـٰفِحِينَ فَمَا ٱسْتَمْتَعْتُم بِهِۦ مِنْهُنَّ فَـَٔاتُوهُنَّ أُجُورَهُنَّ فَرِيضَةً وَلَا جُنَاحَ عَلَيْكُمْ فِيمَا تَرَٰضَيْتُم بِهِۦ مِنۢ بَعْدِ ٱلْفَرِيضَةِ إِنَّ ٱللَّهَ كَانَ عَلِيمًا حَكِيمًا+
Latin
24. Vel muhsanâtu minen nisâi illâ mâ meleket eymânukum, kitâballâhi aleykum, ve uhille lekum mâ varâe zâlikum en tebtegû bi emvâlikum muhsinîne gayra musâfihîn(musâfihîne). Fe mâstemta’tum bihî minhunne fe âtûhunne ucûrehunne farîdah(farîdaten). Ve lâ cunâha aleykum fîmâ terâdaytum bihî min ba’dil farîdah(farîdati). İnnallâhe kâne alîmen hakîmâ(hakîmen).