Kerim Kur'an'ın Türkçe Meali; Erhan Aktaş

(Nisâ) 4:13.

4:13. İşte bunlar, Allah’ın yasalarıdır. Kim Allah’a ve Resul’üne1 itaat ederse, onu içinden ırmaklar akan Cennetlere koyacak, orada sürekli olarak kalacaktır. İşte büyük başarı budur.

1- İslam dininin “atalar” dinine dönüştürülmesi, büyük oranda “Allah’a ve Resûl’üne itaat” etmeyi buyuran ayetlerdeki Resûl sözcüğüne “sünnete ve hadise itaat etme” anlamı verilerek yapılmıştır. Oysaki Kur’an’da peygamber sözcüğü geçmez. Peygamber, Farsça bir sözcüktür. Kur’an’da Resûl ve Nebi sözcükleri ayrı ayrı geçmektedir. Kur’an’da Nebi’ye itaat etmeyi buyuran ayet yoktur. Yalnızca Resûl’e itaat vardır. Çünkü Resûl’e itaat etmek demek, Resûlün bize ilettiği ayetlere itaat etmek demektir. Dolayısı ile Resûl’e itaat etmek demek aslında Allah’a itaat etmek demektir. Resûl’e tabi olmak demek, Allah’a yani vahye tabi olmak demektir. “Kur’an, Allah’ın kelamı, Resûl’ün beyanıdır/sözüdür.” Diğer bir ifade ile Resul’ün sözleri “ayettir”, Nebi’nin sözleri ise “hadistir.” Resûl’ün söyledikleri Allah’a aittir. (69:40) Resûl, hatasızdır. Nebi’nin yanıldığı olmuştur. Resûl ilahi koruma altındadır. Resûl’e itiraz etmek, Allah’a itiraz etmektir. Ama Nebi’ye itiraz edilebilir, nitekim sahabe zaman zaman yapmıştır. Allah’a itaatin emredildiği ayetlerde, bir terkip olarak Resûl’e de itaat emredilmektedir. Aslında bu itaat, Resûl’ün şahsına değil, onun söylediklerine itaat ederek, Allah’a itaat anlamına gelmektedir. Yani “Allah ve Resûl’ü” terkibi, iki ayrı şey değil, yalnızca Allah’ın otoritesini ifade eden bir terkiptir. Bu terkipte yer alan “ve” edatı, “atf-ı beyan” ve “atf-ı tefsir” için de kullanılmaktadır. Bu durumda “ve” edatı, kendinden önceki sözcüğü kendinden sonraki sözcük ile açıklar. Bu kurala göre Allah ve Resûl’ü demek, anlam olarak “Allah’a” demektir.


Arapça
4|13|تِلْكَ حُدُودُ ٱللَّهِ وَمَن يُطِعِ ٱللَّهَ وَرَسُولَهُۥ يُدْخِلْهُ جَنَّـٰتٍ تَجْرِى مِن تَحْتِهَا ٱلْأَنْهَـٰرُ خَـٰلِدِينَ فِيهَا وَذَٰلِكَ ٱلْفَوْزُ ٱلْعَظِيمُ+
Latin
13. Tilke hudûdullâh(hudûdullâhi). Ve men yutııllâhe ve resûlehu yudhılhu cennâtin tecrî min tahtihâl enhâru hâlidîne fîhâ. Ve zâlikel fevzul azîm(azîmu).