Kerim Kur'an'ın Türkçe Meali; Erhan Aktaş

(Sâd) 38:24.

38:24. “Gerçekten, senin koyununu kendi koyunlarına katmayı istemekle doğrusu sana haksızlık etmiştir. Ortakların çoğu, birbirlerine haksızlık ediyorlar. Ancak iman edenler ve salihatı1 yapanlar haksızlık etmezler. Ancak onlar da ne kadar azdır!” dedi. Dâvud, kendisini fitnelendirdiğimizi2 iyice anladı. Hemen Rabbinden bağışlanma3 diledi, ruku4 ederek, tam bir teslimiyetle Rabb’ine yöneldi.5

1- Bozuk olan şeyi düzeltmek, düzelticilik yapmak, yapıcı olmak, düzeltmeye yönlendirmek, teşvik etmek. 2- Baskı ve zulüm. Samimiyet sınavı. Aldatma, aldatılma. Ateşte yakmak anlamındaki fetn kökünden türemiştir. Fitne, “Altın, gümüş gibi değerli maddelerin kendileriyle kaynaşmış olan değersiz maddelerinden ayrıştırılması, yani saflaştırılması amacı ile yüksek ateşte eritilmesi işlemidir.” Fitne sözcüğü, kişinin samimiyetinin iç yüzünün ortaya çıkması için; savaş, baskı, zulüm, zenginlik, yoksulluk, hastalık, ölüm, ün, mevki, mal, mülk gibi konularda tabi tutulduğu samimiyet sınavıdır. 3- Haksızlık yapan kişi için. 4- Boyun eğip, itaat etmek. Tam teslim olmak. 5- Nebi Dâvud ile ilgili tefsir kitaplarında yer alan hikâyelerin tamamı yalan ve iftiradır. Tamamı İsrâîliyyât kaynaklıdır. Bu kaynaklarda, zani (zina eden erkek) olarak gösterilen Nebi Dâvud’u, Kur’an şu şekilde tanımlamaktadır: “Çok sabırlı kulumuz,” “Evvab (sürekli Allah’a yönelen),” “Salihatı yapan, kendisine hikmet verilen, Allah’ın koruması altında bulunan, Allah katında güzel bir yere sahip olan.” Nebi Dâvud, bu özellikleri ile Nebi Muhammed’e örnek gösterilen bir şahsiyettir. Söz konusu 23. ve 24. ayetlerde Dâvud Nebi’nin iki tarafı dinlemeden karar vermesi eleştirilmektedir.


Arapça
38|24|قَالَ لَقَدْ ظَلَمَكَ بِسُؤَالِ نَعْجَتِكَ إِلَىٰ نِعَاجِهِۦ وَإِنَّ كَثِيرًا مِّنَ ٱلْخُلَطَآءِ لَيَبْغِى بَعْضُهُمْ عَلَىٰ بَعْضٍ إِلَّا ٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ وَعَمِلُوا۟ ٱلصَّـٰلِحَـٰتِ وَقَلِيلٌ مَّا هُمْ وَظَنَّ دَاوُۥدُ أَنَّمَا فَتَنَّـٰهُ فَٱسْتَغْفَرَ رَبَّهُۥ وَخَرَّ رَاكِعًا وَأَنَابَ+
Latin
24. Kâle lekad zalemeke bi suâli na’cetike ilâ niâcih(niâcihî), ve inne kesîren minel huletâi le yebgî ba’duhum alâ ba’dın illellezîne âmenû ve amilûs sâlihâti ve kalîlun mâ hum, ve zanne dâvûdu ennemâ fetennâhu festagfere rabbehu ve harre râkian ve enâb(enâbe). (SECDE ÂYETİ)